İki
istatistik… ikisi de tek başına gözetildiğinde pek çok şey anlatıyor. Bir araya
geldiklerinde ise daha fazla şey uyandırıyor zihinlerde…
İkisini de
kısa kısa paylaşayım:
Dünyanın en zengin 8 adamının toplam
servetinin, dünyadaki tüm mal varlıklarının yarısına eşit olduğu açıklandı.
Harvard Üniversitesinin
kütüphanesinde 17 milyon kitap varken ülkemizin tamamında 18 milyon kitap
mevcut.
3.6 MİLYAR İNSAN = 8 ADAM
Dünyanın
önde gelen yardım kuruluşlarından biri Oxfam diyor ki;
En zengin 8
adamın serveti 426 MİLYAR DOLAR!
Bu da tüm
dünyadaki mal varlıklarının yarısı demek. Yapılan açıklamada eşitsizliğin daha
da belirginleştiğine de dikkat çekiliyor… Geçen yıl en zengin 62 kişi bu
denklemi sağlarken yıl rakam birden sekize inmiş. Sebep ise sekiz kişinin
zenginleşmesinin ötesinde, tüm dünyada orta direğin giderek fakirleşmesi olarak
gösteriliyor.
Al sana
adaletsizliğin matematiği:
3.6 milyar
insan = 8 adam
Çok zor ama
şöyle bir ihtimal de var… Bu sekiz adamdan dördü dese ki; ben piyasayı riskli buluyorum
yatırım yapmıyorum kardeşim!
Hadi çık
işin içinden çıkabilirsen…
KANTARIN TOPUZU KAÇTI
Dünya
küreselleştikçe adalet eriyor. Alt sınıf ve orta direk, refahın çıtasına el
sallayadursun. Artık orta direğin bir tık üzerindeki zengin kesimin dahi yok olmaya
yüz tutacağı bir döneme koşa koşa gidiyoruz. Bu işin sonunun nereye varacağı, paranın
toplanacağı yer belli: En üst tabakada bir avuç adam. Makas giderek açılıyor ve
süreç giderek hızlanıyor…
Çoğunluk, tehlikenin
farkında ama bu konuda hiçbir şey yapmadan
‘hayırlısı’ deyip geçiyor. Ülkemizden bahsetmiyorum hemen hemen tüm dünyada
böyle. Kimi inandığı bir siyasi liderden bunu bir ölçüde değiştirmesini
bekliyor. Tek umudu bu… Kimisi de isyan ediyor. Bu döngü kırılır, devrim olur
diyor. Ancak o sessiz çoğunluk var ya hani, neden sessiz biliyor musun? Çünkü
uyuşturulmuş. Çünkü gösteri toplumunun rüzgarına kapılmış gidiyor!
Zaman
gerçekten de Adorno’yu haklı çıkardı. Meraklısına tavsiyemdi:. Theodor W.
Adorno okuyunuz. Daha 1950’lerde televizyonun icadıyla, kültür endüstrisinin
bugünlerde geleceği noktayı işaret etmiş. ‘Gösteri’nin toplumu nasıl
uyuşturacağını, kültür değişiminin nasıl bu kadar hızlı yaşanacağını ve insanların tüm dünyada at başı giden sosyal adaletsizliğe neden karşı
koyamayacağını bir bir anlatmış…
HARVARD = TÜRKİYE
Gelelim
kitap meselesine…
Harvard
Üniversitesi kütüphanesinde var 17 milyon kitap, bizim ülkemizde var toplam 18
milyon kitap! Dikkatinizi çekerim, sadece üniversitelerimizin kütüphanesinde
değil, ülkemizde bulunan toplam kitap sayısı 18 milyon. Nüfusumuz ise 80
milyon.
Yalnızca
üniversiteleri mukayese etmek haksızlık olur zaten.
Harvard’ın
yıllık bütçesi 32 milyar dolar.
Ancak bu
meseleyi Harvard üzerinden görmek de hata olur.
Neden mi?
Amerika’daki
en büyük 100. kütüphane, yani MIT kütüphanesinde 2.5 milyon kitap mevcut. En
iyi üniversitelerimizden Boğaziçi’nde ise 375 bin kitap bulunuyor.
İşin özü şu:
talep varsa, yani okuyucu varsa kitap var. Okuyucu yoksa kitap yok. Tabi talep
olmayışı aynı zamanda yazarın önüne de set koyar. Yazmayı, yazmak için
araştırmayı, kısacası daha fazlasını öğrenmeyi, üretimi, paylaşmayı ve başkalarının
da ilim deryasından bir yudum daha tatmasını engeller.
Peki neden
okumuyoruz? Üniversite okumaktan bahsetmiyorum. Araştırmaktan ve daha fazlasını
öğrenme arzusundan bahsediyorum. Çevrenizdeki insanlara bir sorun. Özellikle de
üniversite mezunu olanlara. Hayatları boyunca kaç kitap devirmişlerdir?


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder